8 Ağustos 2012 Çarşamba

"Tanrı Üzerine"

"TANRI ÜZERİNE"

Jiddu Krishnamurti, Ayna Yayınevi tarafından yayınlanan "Tanrı Üzerine" isimli kitabında, 'bilinmeyen' üzerine düşünülemeyeceğini, 'bilinmeyen' üzerine düşünüldüğünde, kaçınılmaz olarak 'bilinen'in alanına girildiğini ifade ediyor.

Bu bağlamda düşünce ile gerçekleştirilemeyenin Sessizlik ile mümkün kılınabileceğini ifade ederek Meditasyon konusuna değiniyor.

Jiddu Krishnamurti veTanrı Üzerine
J. Krishnamurti

"Tanrı Üzerine" - Meditasyonu Anlamak


Krishnamurti'yi göre Meditasyonu anlamak için, 'Meditasyon Sözcüğü' ve 'Meditasyon Olgusu'nu anlamak gerekiyor. Ve yine Krishnamurti'ye göre, insan, 'Meditasyon Olgusu'nu anlamağa çalışırken, Meditasyonun adlandırılmış biçimi olan 'Meditasyon Sözcüğü'ne köle olmamak zorunda. Çünkü sözcükler anıları uyandırıyorlar. Anılar olgu'yu etkiliyorlar, olgu'yu denetliyorlar, olgu'yu biçimlendiriyorlar. Meditasyon sözcüğü de, dinginliği, duyarlılığı uyandıran bir sözcük. Yani geçmişe ait dingin anların hatırlanışı, 'olan'a kılavuzluk, yol göstericilik yapıyor. Dolayısıyla "Tanrı Üzerine"de Krishnamurti, insana, 'sözcükler' ile 'olan' arasında çatışkı yaratmamak için bu karışıklığın farkında olmak zorunda olduğunu hatırlatıyor.

Açıklık

Krishnamurti'ye göre, 'sözcükler' ile 'olan' ('what is') arasında çatışkı yaratmamak, Açıklık ile mümkün. Krishnamurti Açıklık kavramını, 'şeyleri oldukları gibi görmek' olarak tarifliyor; şeyleri zanlar ile değil, şeyleri yargılayarak değil, şeyleri anılar aracılığı ile değil, şeyleri oldukları gibi görmek olarak tarifliyor.

'Şeyleri oldukları gibi görmek'te olağanüstü bir güzellik olduğunu söyleyen Krishnamurti, güzelliğin, minnettar olmak; doğaya, insanlara ve fikirlere duyarlı olmak olduğunu ifade ediyor. Krishnamurti duyarlılık olmadan açıklık halinin gerçekleşemeyeceğini söylüyor. Meditasyonun 'erdem temeli' üzerine oturtulduktan sonra anlaşılabileceğini ifade ediyor.

Krishnamurti'nin "Tanrı Üzerine" isimli kitabında bahsettiği erdem, toplum tarafından korku ile, kıskançlık ile, açgözlülük ile, ceza veya ödül yolu kabul ettirilmiş bir erdem değil. Krishnamurti'nin burada bahsettiği erdem, Kendinin Bilgisi aracılığıyla kendiliğinden gelen erdem, herhangi bir çatışkı veya direnç yaşamadan gelen erdem. İşte Kendinin Bilgisi yolu ile ortaya çıkan erdemi tam anlamı ile, geri dönülemez bir kesinlikle oluşturmadan yalnızca Meditasyon yapmağı Krishnamurti aldatıcı ve yararsız olarak değerlendiriyor.

Kendinin Bilgisi Nedir?

Kendinin Bilgisi farkında olmaktır, kaynağı bir yığın anıda olan ben'in (me) farkında olmaktır. Yorum yapmadan farkında olmaktır. Ama gözlem yolu ile neyi yapmak neyi yapmamak gerektiğini biriktirdiğimizde, Kendinin Bilgisi engellenir. Dolayısıyla Öğrenmek Olmaz.

Meditasyonun temeli Gözlem, Açıklık ve Erdem'dir.

"Tanrı Üzerine", içerisindeki Krishnamurti'ye ait özellikle dört-beş sohbetle gerçekten okunmağı hak ediyor.

Benzer Konular:



6 Temmuz 2012 Cuma

"Doğa ve Çevre Üzerine"

"DOĞA ve ÇEVRE ÜZERİNE"

J. Krishnamurti ve Bağ Kurmak
J. Krishnamurti
Doğa ve Çevre Üzerine
Jiddu Krishnamurti'nin, Ayna Yayınevi tarafından basılmış "Doğa ve Çevre Üzerine" adlı kitabında yer alan bir sohbetinden bahsetmek istiyorum. 22 Kasım 1964 tarihinde Varanasi'de yaptığı bir sohbetinden... Bu sohbetinde 'bağ kurmak' kavramını kullanışı dikkatimi çekti... Biraz üzerine eğildim.

'Bağ Kurmak' 


Üzerine eğildiğim 
'bağ kurmak' ya da 'birlik halinde olmak' (communion) kavramı, daha önce bahsettiğimiz 'Bilmek Edimi' ile 'Öğrenmek Edimi' gibi bazı Krishnamurti kavramlarını, zihnimizde yerli yerine oturtmak ve anlayışımıza taşımak konusunda bize yardımcı olacak nitelikte.


Krishnamurti, 'bağ kurmak' kavramını, insanın herhangi bir şey ile ilişkisinde, geçmişin araya girmeyişi olarak tarif ediyor. Yani insan, herhangi bir şey ile bağ kurduğunda ya da birlik halinde olduğunda, geçmişin koşullanışı altındaki merkez, yani ben (me) dağılıyor ve insan her şeye yepyeni bir göz ile bakabiliyor.

Bir toprak parçasına ağaç diktikten sonra, ona "benim ağacım" diyen insan, gerçekten bir ağaç ile bağ kurabilir mi? Kendisini sahip olduklarıyla tanımlayan bu ben (me) ya da bu insan, gerçekten karısı ile, gerçekten kocası ile bağ kurabilir mi?  

Acaba herhangi bir şey ile bağ kurduk mu? Kendimiz ile bağ kurduk mu?


Edim'den Bağ Kurmak Haline Geçiş

Krishnamurti, insanın kendisi ile bağ kuruşun, Üst Ben ile, Atman ile, Tanrı ile değil, gerçekten insanın kendisi ile, insanın kendi açgözlülüğü ile, kıskançlığı ile, hırsları ile, zalimlikleri ile, hileleri ile bağ kurmak anlamına geldiğini ve buradan yola devam edilerek sessizliğe, dinginliğe ulaşılabileceğini ifade ediyor.

Krishnamurti'ye göre, düşüncenin, belleğin, geçmişin koşullanışları altında hareket eden bir zihin, gürültücü bir zihindir. Kendini bir şeylere inandırmak için sürekli hareket eder, gürültü yapar. Gürültüden doğan bir edim, daha çok gürültüye, daha çok karışıklığa sebep olur.

Krishnamurti Öğretisi'nde, Düşüncenin Hareketi olarak ifâde edilen deneyim, bilgi, bellek, düşünce, edim döngüsünde, ancak edim'den bağ kurmak haline geçiş ile zihnin kendisiyle ilgili her şey ile bağ kurabileceğine değiniliyor. Jiddu Krishnamurti'ye göre, zihnin kendisiyle ilgili her şey ile bağ kuruşu  sağlanarak sessizliğe ulaşılabiliniyor ve bütünsel ve yaratıcı eylem'e ancak bu sessizlikten geçilebiliniyor.

Jiddu Krishnamurti'nin "Doğa ve Çevre Üzerine" adını taşıyan kitabı, Krishnamurti'yi izleyenler tarafından atlanmış veya sonra okunmak üzere kenara ayrılmış olanlardan. En azından benim için böyle idi. Bu son okuyuşumda, "Doğa ve Çevre Üzerine"ye bir haksızlık yaptığımı açıkça anladım. Kitap içerisinde yer alan sohbetlerin neredeyse tamamı üst düzeyde. Krishnamurti okurlarının bu kitabı okumayanları, bence hemen okusunlar; okuyanları ise, ilk fırsatta yeniden okusunlar...

Benzer Konular:

12 Haziran 2012 Salı

"Zihin ve Düşünce Üzerine"


“Zihin ve Düşünce Üzerine”


J. Krishnamurti Zihin ve Düşünce Üzerine
J. Krishnamurti
Zihin ve Düşünce Üzerine
Krishnamurti, Ayna Yayınevi tarafından yayınlanan “Zihin ve Düşünce Üzerine” adlı kitabında , ‘Düşüncenin Hareketi’ olarak adlandırdığı bir döngüden bahsetmekte ve insânın bir milyon yıldır bu döngüye kapıldığını dile getirmekte.

Krishnamurti Eserleri'nden “Zihin ve Düşünce Üzerine” adlı bu kitap, Krishnamurti’nin, 1950 ile 1983 yılları arasında dünyanın çeşitli yerlerinde yaptığı sohbetlerinin, ‘zihin’ ve ‘düşünce’ bağlamında seçilmiş kısımlarından oluşmakta. Düşüncenin doğasını anlamak üzere, ‘Düşünmek ediminin kaynağı ve sonuçları nelerdir?’ gibi pek çok konuyu sorgulamakta.

İnsan olarak bizler, kendi deneyimlerimizden ya da başkalarına ait deneyimlerden birçok bilgi ediniriz. Bu bilgileri beynimizde depolarız. Düşünce, belleğimizde depoladığımız bu bilgilerden doğar ve biz bu doğan düşüncelere göre hareket ederiz. Edimlerimizi kendi seçimlerimiz olarak değerlendirsek de, aslında her zaman bilinenin alanı içerisinde hareket etmekteyizdir. İşte düşünce bu yüzden sınırlıdır.

Düşüncenin Hareketi

Krishnamurti ve Düşüncenin Hareketi
Düşüncenin Hareketi
Düşüncenin hareketi şu süreç üzerine temellenir: Deneyim, bilgi, bellek, düşünce ve edim… Bu döngüde, düşünce belleğin yanıtıdır. Bellek, bilgilerin depolanışıyla oluşur. Bilgi ise, deneyim yoluyla kazanılır. Sonra edim gelir. Bu edim neticesinde tekrar bir deneyim elde edilir, bu bilgiye çevrilir ve belleğimizde depolanır. Böylece bu döngü tekrar eder. İnsan bu döngü içinde tutsaktır. 

Günümüzde makineler, insandan çok daha fazla ve çok daha çabuk olarak biriktirdikleri bilgilerden hareket ederek insanın yaptığı her şeyi yapabiliyorsa ve ona rakip olabiliyorsa, kaçınılmaz olarak şu soru ortaya çıkıyor: “İnsana ve insanın geleceğine ne olacak?”

İnsan, gelinen bu noktada ya kendisini araştıracak, anlam arayışına girişecek, yaşamına anlam verecek; ya da kendisini dinlere, ritüellere, eğlencelere kaptıracak, yaşamına anlam katmağa çabalayacak. Yaşama anlam vermek mi, yaşama anlam katmak mı?…

Yaşam'a Anlam Katmak mı, Anlam Vermek mi?

Yaşam’a anlam katmak, daha çok bir psişik süreçtir. Bütün psişik süreçler gibi belli doyumlar elde edildiğinde, doyurulan bir psişe ile yaşam’a anlam katılabilir. Krishnamurti’nin insanın kendisini dinler, ritüeller aracılığıyla eğlencelere kaptıracağına dair öngörüsü, işte bu psişik süreçleri kapsamaktadır. İnsan kendi yaşamına, dinler ile, ritüeller ile, kitap okumak, spor yapmak gibi çeşitli etkinlikler ile anlam katmağa çalışır. İnsan, bellek denen bilgi deposunu bu geçmişi sorgulamak gücüne ulaştığında, yani önceden belirlenmiş yollardan birini kullanarak değil, ama gerçekten belleği ve koşullanışlarını sogulayarak yaşam’a anlam katmak çabasından uzaklaşarak yaşam’a anlam vermek alanına yükselebilir.

Zihin ve Düşünce Üzerine, Krishnamurti’nin önemle üzerinde durduğu kendi (self), ben (me), ben (I), ego gibi temel kavramları içerişi sebebiyle, Krishnamurti’nin  öncelikle okunmak gereken kitapları arasında. Bu kitabın sağladığı temel üzerine Krishnamurti’yi anlamlandırmak konusunda daha rahat edilebilir.

Benzer Konular:

1 Haziran 2012 Cuma

“Öğrenmek ve Bilgi Üzerine”

“ÖĞRENMEK ve BİLGİ ÜZERİNE”


J. Krishnamurti Öğrenmek ve Bilgi Üzerine
J. Krishnamurti
Öğrenmek ve Bilgi Üzerine
Krishnamurti’nin, Ayna Yayınevi tarafından yayınlanan “Öğrenmek ve Bilgi Üzerine” adlı kitabını uzun bir aradan sonra yeniden okumağa başladım.Öğrenmek ve Bilgi Üzerineyi bu son okuyuşumda, kitapta önceki okuyuşlarımda hoşuma gittiği için altını çizdiğim satırlardan farklı satırların altını çizdiğimi fark ettim. Kitap içerisinde daha önce zevk aldığım satırlara yeni satırlar eklenmişti. Bu son okuyuşumu, yeni ve taptaze bir okuyuşa çeviren sebep ne idi? Bu sebep, hiçbir zaman kurtarıcı olmağı kabul etmeyen kitabın yazarı Krishnamurti olabilir miydi?

Şayet Krishnamurti, sahip olduğum sorulara, ‘hap’ haline getirdiği cevaplarını veren bir yazar olsa idi, yani okura, yeni anlamlar üretmeğe izin vermeyen bir tutum takınmış olsa idi, belki ben bu son okuyuşumda yepyeni satırların altını çizememiş olacaktım.

Bir okur, kitabı anlamlandırmak sürecine katılabildiği ölçüde okurluğunu hissedebiliyor. Ve ancak böyle metinlerde yazar kendini okurda yeniden canlandırabiliyor. Okur ile diyalog kuran kitaplar, okuru birden fazla okumağa davet eden kitaplar haline geliyorlar. Artık “Birbirinden farklı birçok kitap okumak yerine, belirli sayıda, fakat tekrar tekrar okunabilecek kitapları mı okusak?” diye düşünüyorum...

Bilmek Edimi İle Öğrenmek Edimi


Krishnamurti, “Öğrenmek ve Bilgi Üzerine” adlı kitabında bilgi ile öğrenmeği, bilmek edimi ile öğrenmek edimini birbirinden açık bir şekilde ayırmakta. Bilmek ediminin, her zaman geçmiş ile bağlantılı olduğunu ve insanı geçmişe bağladığını ifade ederken, öğrenmek ediminin bilgi biriktirmeyen ve merkezi olmayan bir hareket olduğunu söylemekte. Burada merkez olarak belirtilen, kendilik (self) ve ben (me) kavramlarıdır. Ben (me) ve kendilik, sözde eğitim, gelenekler, çeşitli toplumsal, ahlaksal ve dinsel koşullanışlar yoluyla oluşur ve zihinlerimizi sınırlarlar. Ben’in (me) olmayışı ise ‘hiçbir şey olmak’tır. Hiçbir şey olmak, ‘bilmemek’tir, ‘hiçbir şeyi bilmektir’. Bu anlamda öğrenmek, ben’in (me) olmayışı bağlamında ‘hiçbir şeyi bilmektir’.

Öğrenmek ve Bilgi Üzerine”yi yeniden okumağa başladığım sıralarda Sultanahmet’te yürürken liseden bir arkadaşım ile karşılaştım. Uzun senelerden sonra karşılaşmak ikimizde de sevinç yarattı. Dile kolay, gençlik yıllarımızı menfaatsiz bir arkadaşlığın güvenliğinde geçirmiştik. Bu tesadüfü değerlendirmek için ayak üstü sohbet ettik. Önce bitirdiği üniversiteden bahsetti. Sonra genel müdür yardımcısı olarak çalıştığı işinden, evliliğinden ve iki çocuğundan. En son olarak da yeni aldığı arabasının özelliklerinden ve şimdi adını unuttuğum bir yerdeki yazlığından bahsetti. O an, sürdüğümüz yaşamlarımıza biraz geriye çekilerek güneşin çiğ ışınları altında bakabilsek, yaşamlarımızın sığ, oldukça sığ olduğunu görebiliriz, diye düşündüm…

İnsan, yaşamın enginliğini, sahip olduğunu düşündüğü maddi zenginliklerle, konumla, bilgiyle veya ailesinin kendisine sunduğu küçük sevinçlerle kavrayabilir mi? Bu denli sıradan bir zihin kendi kendine koyduğu engelleri aşabilir mi? İnsan elleri ile yaptıklarına değil de, elleri ile yaptıklarının ötesinde bir şeye tapabilir mi? Yaşamı bu kadar kendi merkezinden algılayan, okuyan bir zihin, gerçekten doğanın güzelliğini hissedebilir mi, sevgiyi bilebilir mi?

Krishnamurti Öğrenmek ve Bilgi Üzerine
Koşullanıştan Kurtulmak
Koşullanıştan Kurtulmak

Yukarıda belirttiğim gibi, Krishnamurti’ye göre; sözde eğitim, gelenekler, çeşitli toplumsal, ahlaksal ve dinsel koşullanışlar yoluyla sınırlanmış zihinlerimiz, bütün bu koşullanışlardan kurtularak sevinç içinde yaşayabilir, güzellikleri algılayabilir, eşsiz bir yaşam duygusuna kavuşabilir. Yani Krishnamurti’ye göre zihin, koşullanışlarından kurtulabilir.

Krishnamurti, zihnin koşullanışlarından kurtuluşunun, aşamalı bir anlayış fikri ile değil, evrim ile değil, hesaplayarak, sonuçlar çıkartarak değil, herhangi bir yöntem ile değil; dolaysız anlayışı sağlayan bir dikkat hali ile mümkün olacağını ifade etmekte. Ve bu dikkat halinin iyilik ve erdem olduğunu söylemekte. Krishnamurti’ye göre Dikkat Erdem’dir...

“Öğrenmek ve Bilgi Üzerine”, Krishnamurti Eserleri içerisinden yalnızca bir tanesi. Ancak en güzellerinden biri… Hararetle tavsiye ediyorum. Özellikle öğretmenlerin ve eğitim alanında faaliyet gösterenlerin çok faydalanacağını düşünüyorum.

Benzer Konular: