12 Haziran 2012 Salı

"Zihin ve Düşünce Üzerine"


“Zihin ve Düşünce Üzerine”


J. Krishnamurti Zihin ve Düşünce Üzerine
J. Krishnamurti
Zihin ve Düşünce Üzerine
Krishnamurti, Ayna Yayınevi tarafından yayınlanan “Zihin ve Düşünce Üzerine” adlı kitabında , ‘Düşüncenin Hareketi’ olarak adlandırdığı bir döngüden bahsetmekte ve insânın bir milyon yıldır bu döngüye kapıldığını dile getirmekte.

Krishnamurti Eserleri'nden “Zihin ve Düşünce Üzerine” adlı bu kitap, Krishnamurti’nin, 1950 ile 1983 yılları arasında dünyanın çeşitli yerlerinde yaptığı sohbetlerinin, ‘zihin’ ve ‘düşünce’ bağlamında seçilmiş kısımlarından oluşmakta. Düşüncenin doğasını anlamak üzere, ‘Düşünmek ediminin kaynağı ve sonuçları nelerdir?’ gibi pek çok konuyu sorgulamakta.

İnsan olarak bizler, kendi deneyimlerimizden ya da başkalarına ait deneyimlerden birçok bilgi ediniriz. Bu bilgileri beynimizde depolarız. Düşünce, belleğimizde depoladığımız bu bilgilerden doğar ve biz bu doğan düşüncelere göre hareket ederiz. Edimlerimizi kendi seçimlerimiz olarak değerlendirsek de, aslında her zaman bilinenin alanı içerisinde hareket etmekteyizdir. İşte düşünce bu yüzden sınırlıdır.

Düşüncenin Hareketi

Krishnamurti ve Düşüncenin Hareketi
Düşüncenin Hareketi
Düşüncenin hareketi şu süreç üzerine temellenir: Deneyim, bilgi, bellek, düşünce ve edim… Bu döngüde, düşünce belleğin yanıtıdır. Bellek, bilgilerin depolanışıyla oluşur. Bilgi ise, deneyim yoluyla kazanılır. Sonra edim gelir. Bu edim neticesinde tekrar bir deneyim elde edilir, bu bilgiye çevrilir ve belleğimizde depolanır. Böylece bu döngü tekrar eder. İnsan bu döngü içinde tutsaktır. 

Günümüzde makineler, insandan çok daha fazla ve çok daha çabuk olarak biriktirdikleri bilgilerden hareket ederek insanın yaptığı her şeyi yapabiliyorsa ve ona rakip olabiliyorsa, kaçınılmaz olarak şu soru ortaya çıkıyor: “İnsana ve insanın geleceğine ne olacak?”

İnsan, gelinen bu noktada ya kendisini araştıracak, anlam arayışına girişecek, yaşamına anlam verecek; ya da kendisini dinlere, ritüellere, eğlencelere kaptıracak, yaşamına anlam katmağa çabalayacak. Yaşama anlam vermek mi, yaşama anlam katmak mı?…

Yaşam'a Anlam Katmak mı, Anlam Vermek mi?

Yaşam’a anlam katmak, daha çok bir psişik süreçtir. Bütün psişik süreçler gibi belli doyumlar elde edildiğinde, doyurulan bir psişe ile yaşam’a anlam katılabilir. Krishnamurti’nin insanın kendisini dinler, ritüeller aracılığıyla eğlencelere kaptıracağına dair öngörüsü, işte bu psişik süreçleri kapsamaktadır. İnsan kendi yaşamına, dinler ile, ritüeller ile, kitap okumak, spor yapmak gibi çeşitli etkinlikler ile anlam katmağa çalışır. İnsan, bellek denen bilgi deposunu bu geçmişi sorgulamak gücüne ulaştığında, yani önceden belirlenmiş yollardan birini kullanarak değil, ama gerçekten belleği ve koşullanışlarını sogulayarak yaşam’a anlam katmak çabasından uzaklaşarak yaşam’a anlam vermek alanına yükselebilir.

Zihin ve Düşünce Üzerine, Krishnamurti’nin önemle üzerinde durduğu kendi (self), ben (me), ben (I), ego gibi temel kavramları içerişi sebebiyle, Krishnamurti’nin  öncelikle okunmak gereken kitapları arasında. Bu kitabın sağladığı temel üzerine Krishnamurti’yi anlamlandırmak konusunda daha rahat edilebilir.

Benzer Konular:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder